SİYASİ TERCİH YOKSULLAŞTIRIYOR!

Tercihin özü, sınıfsal temelli çıkarlara indirgendiğinde, toplumsal tahribat daha büyük olur(!) Özellikle eğitime, sağlığa ve güvenliğe ayrılan pay yeterli olmadığı gibi; uygulamalarda ayrımcılıklar öne geçer. Ayrımcılıklardan, öncelikle uygulayıcılar ve onların yandaşları, eşitsiz biçimde yararlanırlar. Karar alıcılar ise, ayrımcılık yapmadıkları iddialarını tekrarlamayı sürdürürler. Yandaş basının beslemeleri yığınları yanıltmak için her şeyi yapabilir(!)

Bu azınlık çıkarını gözeten zorlama değişimler, azınlığın varlıklarının ve tahakkümlerinin artmasına neden olur. Haksız ve hukuka aykırı olarak zenginleşenler, yoksullaştırdıkları çoğunluğu denetim altına alırlar! Kurumsal destekleri arkasında bulan azınlık, büyük çoğunluğu köleleştirerek kula dönüştürme çabasını ısrarla sürdürür(!) Yani bu koca ülke, dünyanın en etkili kurtuluş savaşını vererek, imparatorluğun yıkıntılarından yeni bir cumhuriyet kurarak öteki mazlum ülkelere örnek olmuştu. Şimdi tüm bu kazanımların bir anda yitirilmesine doğru sürükleniyoruz! Cumhuriyetin değerleri ve ona inananlarda hedefe konuyor.
Bu olumsuz gelişmeler, ülkenin ve tüm varlıklarının (insanlarda dâhil) teslim alınmasıyla sonuçlanabilir. Acaba, bilerek ve ısrarla yapılan şeylerin nedeni bu mu? Kendi yandaşlarını sınıfsal ayrıcalıklarla donatmak için akla hayale gelmedik işler yapılıyor(!) Sular durulduğunda, maddi varlıkların el değiştirdiği görünür olacaktır!

Sorun yoksullaştırma sorunu. Mevcut kaynaklar akılcı olarak kullanılsa ve paylaşım adil olsa; yoksullaşma değil, refah artışı olacaktır. Devletin gelir kaynakları bir biçimde elden çıkarılınca; orta kesimin ortadan kalkması kaçınılmaz oluyor. Çünkü toplumda orta kesim devletin omurgasının oluşturur. Bu kesim aynı zamanda girişimlerin ve orta ölçekli yatırımlarında kaynağıdır. Demokrasilerde orta kesime yaslanır.

Yoksulluk yaşamın renklerini soldurarak ömürleri kısaltır (!) Genellikle toplumda yoksullar hor görülür. Terslemeler, aşağılamalar ve hakaretler onların her gün karşılaştıkları olaylardandır. Yoksulluk adı konmayan fiili bir ayrımcılıktır ki; bayram tutkalı bile onları bünyede tutamaz! Bu tür davranışların muhatabı olan kişilerin sağlıklı olmaları söz konusu değildir. Sağlıklı olmayan kişilerin sağlıklı bir eğitime erişmeleri de olanaksızdır. Bu gibi olumsuz koşullarda öz güvenden, girişimcilikten ve yaratıcılıktan ve üretkenlikten söz etmek olası değildir!

Yoksullar seçenek kullanamadıkları için özgür olamamaktadırlar. Yoksullar için seçenek yerini zorunluluğa bırakır. Zorunluluk yeterlikten ve doyumdan uzaklaşmaktır. Bu nedenle yoksulluk alışkanlıkları bozar ve tüketim tercihlerini değiştirir. Karpuzu dilim olarak almak ne demektir? Temel besin maddelerini alamamak ya da gram ile almak ne demektir? Bu gibi hallerde alışılmışı sürdüremeyen insanlar yıkılmaz mı boş çuval gibi ayaklarının üstüne?

Özgürlük kendine yetebilmektir. Yoksul bireyler kendine yetemez ki! Kendine yetemeyen muhtaç olandır. Muhtaç olan, söz dinlemek zorunda kalandır. Dinlediği ve uymak zorunda kaldığı sözler, kendi aleyhine olabilir!

Kazancıyla insan onuruna yakışır bir yaşamı sürdüremeyen kişi, yoksuldur. Fiyat artışları ücretlerden daha hızlı arttığı an, alışılmış doğal yaşamı sürdürememe hali ortaya çıkar. Bu yoksullaşmanın en belirgin halidir. Normal bir yaşantıyı sürdürebilmek için, ülkenin gelirleri ile varlıkları bir güvencedir. Sabit gelirli birey, enflasyon karşısında yaşantısından kısıntılar yapmak zorundadır. Gelirleri yaşantılılarını sürdürmeye yetmeyen insanlar eğer var ise; birikimlerini devreye almak zorundadırlar. Bu birikimler nakit olabilir ya da araba ve ev olabilir. Siyasi bir tercih olarak uygulanan politikalar sonucunda gündeme gelen yoksulluk sürecinde, birikimler el değiştirir! Çoğunluğun varlıkları ve birikimleri küçük bir azınlığın eline geçer. Toplumsal konum değişimi bir anda ve birlikte yaşanan bir durum değildir. Her bireyin yaşama tutunma olanakları farklı olduğu için, çökmede bir dip yok! Yığınsal düşüşlerde bile erkenci dibe vuranlar yaşamdan kopar. Buna karşın, direnmeye çalışanlar varlıklarını en olumsuz koşullarda bile sürdürmeye çalışırlar!

Yoksulluğun çok çeşitli nedenleri olabilir ama en önemli neden, üretim yetersizliğinde adaletsiz paylaşımlardır! Mevcut kaynaklar ve olanaklar adil olarak paylaşılsa, vatandaşlar arasında uçuruma dönüşen farklılıklar ortaya çıkmaz. Yoksulluğu sürekli kılan nedenlerden biri de adil olmayan vergi sistemidir. Zaman zaman yetkililer toplumun gazını almak için; “Vergiyi tabana yayacağız (!)” derler. Bu söylem gerçeklerle örtüşmez. Dolaylı vergi yükü zaten tabanın sırtındadır. Normal bir vatandaşın vergisi normal koşullarda affedilmez. Normal vatandaş için vergi muafiyeti veya vergi iadesi söz konusu olamaz.

Enflasyon ile ücret artış hızları eşit değildir. Bu ikili arasında yarış sürdüğü sürece mesafe açılır. Fiyat artışı, ücret artışının altına düşerse, süreç içinde refah artışı olur. Aksi takdirde topal bir ücret artışının fiyat artışına yetişmesi olanaksızdır!

Sonuç: Örgütlü toplum, demokratik ve laik bir yapıda; ihtiyaç temelli üretimlerin adil paylaşımları ancak yoksulluğu ortadan kaldırabilir. Amaç, bayramlarda yardımları görünür kılmak değil, yoksulluğu ortadan kaldırmaktır!