Cannes Film Festivali’nde en iyi kadın oyuncu seçilen Melek Dizdar’ın ödül töreninde söyledikleri önemlidir. Elbette ki insani var oluşa, kadına ve yaşam tarzına etkilere karşı insan haklarını savunmak saygı değer bir durumdur. Maalesef, kanunlarımızın pozitif ayrımcılık öngördüğü kadınlara yönelik bu olumlu söyleme karşı belirli bir grup tehditler savurdu.
Türkiye’de seçim sürecinde ve sonrasında olup bitenler, bir çeşit toplumsal "parçalanma"düzeyinde görünüyor. Farklı siyasi grupların siyasi kimlik düzeyinde birbirlerine güvenmeyen farklılaşmış gruplar oluşturmaları sosyal bir sorun olarak tanımlanmalıdır. Bunu aşmalıyız.
Bireyler, kimliklerini grup üyeliğinden kaynaklanan etkilerle biçimlendirmeye çalışıyor, kendini bir gruba ait hissettiği için söylemleri de o grubun kalıp, ezber söylemini içerir halde kalıyor. Bu sakıncalı bir durum. İnsanın kendi fikirleri olmalıdır. İktidara yakın görünen bazı gruplar, hoşlarına gitmeyen söylemlere ve sahiplerine karşı saldırgan, tehditkar, küçümseyici, tahrik edici olabiliyorlar. Sanatçılarımızın söyledikleri gibi haklı ve doğru konuları dile getirmek bile sorun olabiliyor.
Sanatçılara tepki gösterenlerin beklentisi suskun bir toplumdur. Sanatçısınız veya yaşam tarzına önem veren bir vatandaş olarak başkalarıyla aynı fikirde olmadığınızı hissediyorsanız, doğru yerde iseniz, doğru yerde olmanızın verdiği güçle sözünüzü söylemek, demokratik ve medeni bir tartışmaya girmek yerine tepki almamak için geri çekilmek, susmak doğru bir davranış mı?
Seçimde yeni bir yönetim isteyen insanlarımız seçimi kaybettiler. Artık yeni bir seçme fırsatı gelene kadar susup, tartışmamak, sadece dinlemek, istemedikleri, yanlış buldukları söylem ve uygulamalara karşı susmak zorundalar mı? Düşüncelerini demokrasinin sağladığı ortamlarda çekinmeden söyleme hakkını neden kullanmasınlar?
Sesleri çok çıkan gücü temsil edenlerle aynı şeyi düşünmediğinizi ifade etmemek, artık evrensel olmuş doğruları söylemekten imtina etmek, bazen bir çeşit yalana sığınıp her şeyden memnunmuş gibi gülümsemek zorunda kalmak...Susarak, kendi konforunda, rahat, sakin, kalmak mümkün mü? isteseniz bile bu ortam dayanılmazdır. Böyle bir dünya yaşanılır değildir. Demokratik olmak üzere tepki insan hakkıdır.
Maruz kaldığınız veya size, üzerinize hissettirilen basınç, anlamsız söylemler, belli bir yaşam tarzının dayatılması, yaşam tarzınızın kısıtlanmaya çalışılması psikolojik hassasiyetlerinizin çoğunun seyrini belirlemektedir. Bu etki ortamında kendi konforunuzda kalıp "duyarsızlaşmaya başlamak" çevreye ve her şeye karşı “duyarsız olma boyutu” olarak ortaya çıkabilir.
Tepki çekebilecek hiçbir şey yapmamayı, sesimizi çıkarmamayı seçmemizin en iyisi olacağını düşünürsek “önce görmemeyi”, sonra da görsek bile "hissetmemeyi" öğreniriz. Kafasında sürekli olarak bu tür olasılıkları düşünen bir kişi sonunda o dünyayı kabul eder ve gerçeklikten kaçmak zorunda hissedebilir, bu kaçış tehlikeli ve bu kez sadece sosyal değil psikolojik bir sorundur.
Buna karşın, yukarıda Melek Dizdar’ın üzerinde durduğu, vurguladığı değerler aslında insanları birleştiren tamamen doğru olan "evrensel değerlerdir”: Sevgi, kadın hakları, şefkat, özgürlük, cesaret, adalet, yaşam tarzına saygı, insan hakları ve barış...gibi değerler önemlidir, bunlar insanlığın nefes borusudur. Bu değerleri yüksek sesle savunmak yaşam alanımızın genişlemesi demektir. Sanatçıların olumlu söylemlerinin toplumun bazı kesimlerinden tepki alması garip bir durum olarak görülmelidir.
Siyaseten bir aynı şeyi düşünmediklerimizin çoğu da bu değerlere önem veriyor. İnsanlar, özlerinde evrensel değerleri taşırlar, “güçlü söylemleri duyduklarında” ait oldukları siyasi gruplarının kalıp söylemlerinden sıyrılıp çıkabilirler. Evrensel insani değerleri öne çıkarmaya niyeti olmayacak olan siyasi gruplara mensup insanlar bu pozitif söylemleri kendi siyasi ortamlarında duymayacaklardır, başka kaynaklardan duysalar da güçlü bir şekilde algılamayacaklardır. Sırf bu yüzden evrensel söylemlerin demokratik çerçevede ve güçlü olması gerekir. Bazı gruplar ise bu değerler yüksek sesle savunulmazsa güç zehirlenmesine uğrar, bu durum insanlık dışı uygulamalara bile meydan verebilir.
İnsan olarak "İnsani değerlere hizmet etmek için varız." Sanatcıların doğru, evrensel ve insani olan tüm söylemlerinde "tarafız".