Öncelikle vurgulayacağımız, öncelikleri çakışan birlikteliklerdir. Ortak birliktelikleri olan topluluklar ortak mekanlara sahip olan, dil ortaklığı olan topluluklardır. Bu toplulukları bir arada tutan unsurlardan dil ve toprak bağının yanı sıra; istem ve beklentilerinin çakışması yani, amaç ortaklığıdır. Bu unsurlar milletin temelini oluşturur. İyi günde paylaşan, kötü günde dayanışan yapılar varlığını sürdürebilir.
Örgütlü yapıların oluşturulmasına olanaklar sunan halk birlikteliği devleti oluşturur. Yani, devlet demek “halk” demektir. Halk yok ise, devlette yoktur. Ancak, halkın varlığının gözetilir ligi değişebilir. Yani, tüm bireylerin etkinliği aynı olmayabilir. Bu olmazlığın belirleyeni, devlete ilişkin niteliklerin özel tercihlerle bozunuma uğratılması halidir(!) Devletin oluşumu dikkate alındığında, katılımın olmazsa olmaz bir ön koşul olduğu görülür. Özgür iradi katılımın kaçınılmaz sonucu, kurumların oluşmasıdır. Kurumlar, yasal dayanaklı; ilke ve kurallarla varlık bularak etkinliğini sürdürür. İlke ve kurallar, eşitliğin güvencesidir. Yasalar önünde eşitlik, ilke ve kurallar ile var kılınır. Özgür iradi katılımlı bir yapıda, kurum ve kurallar, toplumsal değerlerin ortaya çıkmasına olanaklar sunar. Devlet denen yapılanma böyle bir oluşumdur. Bu süreçler yaşandıktan sonra ortaya çıkan örgütlü yapı, doğrudan yönetimi sürdürebilse; en ideal yönetim biçimi uygulanmış olur. 
“ Toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş millet veya milletler topluluğunun oluşturduğu tüzel varlık.” Bu, sözlükteki devlet tanımı. Ancak bireylerden oluşan devlette, amaç ortaklığı bağlamında iradi katılım göz ardı edilemez. Özgür iradi katılımın toplumsal sözleşmesi anayasadır. Bireyler anayasanın yapımına, kendilerini temsil edenler aracılığıyla katılmış olurlar. Temsil yetkisi, temsile yetkili kurumlar aracılığıyla gerçekleştirilir.
Birlikte yaşama iradesi gösteren, iradi katılımlı özgür bireylerin oluşturduğu yapılanma devleti ortaya çıkarır. Bu oluşumun ortak paydaları yadsınamaz. Öncelikle “vatan” denecek bir toprak parçasının olması gerekir. Sınırları belirlenerek güvenceye alınan bu toprak parçası, egemenlik alanıdır. Bu alanda varlığını sürdüren bireylerin; dil, din ve kültür ortaklığının yanı sıra, birlikte yaşama iradesini beyan etmesi gerekir. Bu nedenle özgür iradi katılım, devletin temelini oluşturur. İyi bir yönetim, geleceğe bırakılacak olan en iyi mirastır.
Tekrar vurgulamak gerekirse; devletin temeli katılımdır. Eşitsizlikleri törpüleyip, farklılıkları görünür kılarak birlikteliği sağlamak oldukça önemlidir. Devletin kuruluş süreci, en etkili ve yaygın bir sivil oluşumdur. Süreç içinde kaçınılmaz olarak, ayrışarak bütünlüğünü pekiştirir. Kurumsallaşma, dolaylı katılım aracı olarak etkinliğini görünür kılar. Yarı doğrudan katılım bu yolla gerçekleştirilir.
Katılım, örtük bağlayıcılığı olan bir toplumsal sözleşmedir. Demokratiklik ve laiklik, temel değişmezlerdendir. Eğer bu değerler bir biçimde etkisiz hale getirilir ise; reddi miras, yaşamsal bir hak olur(!) Özellikle yaşam biçimine müdahaleler ne adına olursa olsun, kesinlikle kabul edilemez!
Lafın özü, temel hakların tümü hiçbir ayrım gözetilmeksizin uygulanabilirlik güvencesine kavuşturulmalıdır. Toplumda var olan sorunlara bakıldığında; ayrımcı yaklaşımlardan kaynaklanan, etnik ve inanç gruplarıyla ilgili sorunların olduğunu görürüz. Bu sorunlar demokratik bir biçimde çözülmediği sürece sonuçlarla savaşmaktan kurtulamayız. Oysa asıl olması gereken, istenmeyen sonuçlar üreten nedenleri ortadan kaldırmaktır...
Otoritenin belirlediği hak ve inançlar her koşulda anti-demokratik olmaya mahkûmdur. Üstelik bu tür dayatmalar birleştirici değil hem ayrıştırıcı ve hem de bölücüdür!
Devlet sırrı sorununa gelince; hukuka aykırı hiçbir eylem devlet sırrı olarak savunulamaz. Çünkü sır, sıradan vatandaşları hukuksuzluk karşısında savunmasız bırakmaktır! Bu gibi yaklaşımlar, özgür iradi katılımları sakatlar!
Devlet zayıflayınca, zafiyetleri ortaya çıkar(!)
Seçimin öznesi özgür bireydir. Özgür seçim, fırsat eşitliğinin olduğu yapılarda olabilir. Seçeneksizliği seçmek zorunda kalan kişi özgür olamaz! Özgürlükler geleceğimizin güvencesidir.