NELER KAY­BETTİK?

Çey­rek asır ge­ri­ye gi­de­bil­sek, bu­lun­du­ğu­muz ko­şul­la­rın bir asır önüne ge­çe­bi­lir­dik! Evet, ol­duk­ça id­di­alı bir sav. Demek ki, ya­şa­dı­ğı­mız son çey­rek yüz­yıl­da çok şey kay­bet­mi­şiz. Top­lum­da­ki ka­yıp­lar var iken yok olmak an­la­mın­da değil, be­lir­len­miş yer­le­re ak­tar­ma bi­çi­min­de ge­li­şir. Bi­ri­le­ri­nin ka­yıp­la­rı başka bi­ri­le­ri­nin ka­zan­cı­dır. Bu olay aynı sü­reç­te ya­şa­nır. Ka­za­nan­la­rın yük­se­li­şi kay­be­den yı­ğın­lar üze­rin­den ger­çek­leş­ti­ri­lir. Ka­za­nan­lar sa­de­ce eko­no­mik güç değil, si­ya­si güç ile sos­yal statü ka­za­nır­lar. B u olgu ser­ma­ye­nin ka­zan­ma­sı ve emek­çi­le­rin kay­bet­me­si ile so­nuç­la­nır. Yani, top­lum­sal olay­la­rı be­lir­le­yen şey sı­nıf­sal­dır. Sı­nıf­lar top­lum­da güç­le­ri ora­nın­da yer alır­lar. Sı­nıf­sal güç ör­güt­lü ol­du­ğu zaman ken­di­si­ni ko­ru­ya­bi­lir.
1980 mü­da­ha­le­si ile, top­lum­sal ör­güt­le­rin (emek ör­güt­le­ri) üze­ri­ne git­ti­ler. 12 Mart’ın ge­rek­çe­si; “Top­lum­sal uya­nış eko­no­mik ge­liş­me­yi geçti(!)” idi. 12 Mart dar­be­si tam ola­rak ama­cı­na ula­şa­ma­dı ve dar­be­nin ka­la­nı­nı 12 Eylül, son kıs­mı­nı da 28 Şubat ta­mam­la­dı. Bu üç dar­be­de ser­ma­ye ve onun ara­cı­la­rı ta­ra­fın­dan emek­çi­le­re karşı uy­gu­lan­dı! Bu ne­den­le bizim ka­yıp­la­rı­mı­zın ço­ğal­dı­ğı süreç 12 Mart ile baş­la­tıl­dı(!) İlk sal­dı­rı­lar ay­dın­lar ve öğ­ren­ci li­der­le­ri­ne karşı ya­pıl­dı. Com­mer ola­yı­na ka­rı­şan öğ­ren­ci­ler bir bi­çim­de infaz edil­di­ler. Sen­di­ka­lar ve der­nek­ler ka­pa­tıl­dı, üye­le­ri yar­gı­lan­dı. Bu sal­dı­rı­lar­la yı­ğın­lar ön­der­siz bı­ra­kıl­dı. Top­lum­sal ör­güt­ler et­ki­siz kı­lın­dı.
12 Mart ve 12 Eylül fa­şiz­mi­nin mu­ha­ta­bı emek­çi­ler oldu. De­ği­şi­min her türü mut­la­ka bir plana da­ya­nır. Özel­lik­le ku­rum­sal de­ği­şik­lik­ler­de uy­gu­la­yı­cı kad­ro­lar ol­maz­sa ol­maz­lar­dan­dır. Kural ola­rak or­ta­dan kal­dı­rı­lan ku­ru­mun ye­ri­ne be­lir­le­nen amaç­la­rı ger­çek­leş­ti­recek yeni ku­rum­lar ku­ru­lur.12 fa­şiz­mi bu so­ru­nu aşmak için emir-ko­mu­ta zin­ci­ri için­de olan per­so­nel­den ya­rar­lan­ma­ya ça­lış­tı. Bu ça­ba­lar bek­len­ti­le­ri ger­çek­leş­tir­me­ye yet­me­di. 12 Eylül dar­be­siy­le önü açı­lan dinci kad­ro­lar yurt dı­şı­na eği­tim ve öğ­re­tim için gön­de­ril­di(!) Bu kad­ro­lar 28 Şu­bat­tan sonra sah­ne­de­ki yer­le­ri­ni al­dı­lar(!) Kı­sa­ca söy­le­mek ge­re­kir­se, bu kad­ro­lar dış bağ­lan­tı­lı ola­rak görev yap­tık­la­rı için; emek­çi­le­rin ka­yıp­la­rı­na uygun ortam ha­zır­la­dı­lar. Top­lum­sal ka­yıp­lar ya­şa­mın her ala­nı­nı et­ki­ler oldu. Bu adım­la­rın ar­ka­sın­dan, ülke ya­rar­la­rı­nın göz­den çı­ka­rıl­dı­ğı­na tanık olduk. Cum­hu­ri­ye­tin ka­za­nım­la­rı ka­zın­ma­ya baş­lan­dı. Doğ­ru­dan sal­dı­ra­ma­dık­la­rı­na ar­ka­sın­dan do­la­na­rak sal­dır­dı­lar. Cum­hu­ri­yet dö­ne­mi sü­re­cin­de 15 yıl için­de ku­ru­lan fab­ri­ka­lar (48 temel ku­ru­luş), iç ve dış yan­daş­la­ra peş­keş çe­kil­di. Özel­leş­tir­me­nin uy­du­ruk ku­ral­la­rı­na bile uy­ma­dı­lar. Sa­tı­lan fab­ri­ka­lar za­ma­na ya­yı­la­rak ka­pa­tıl­dı. Oysa o fab­ri­ka­lar, üre­ti­min, is­tih­da­mın ve top­lum­sal et­ki­le­şi­min mer­kez­le­riy­di.
Tipik bir özel­leş­tir­me ör­ne­ği var Aksu SEKA fab­ri­ka­sı 5 mil­yon li­ra­ya sa­tıl­dı. Sa­tı­şın ar­dın­dan alıcı, iş­let­me­de­ki ma­ki­na­la­rı hur­da­cı­ya 11 mil­yo­na sa­ta­rak 6 mil­yon lira ka­zan­dı. Fab­ri­ka­nın diğer var­lık­la­rı­nı da 60 mil­yo­na sattı(!) Bu­ra­da­ki kayıp sa­de­ce ulusa ait var­lık­la­rın yok edil­me­si değil; ülke ge­le­ce­ği­nin de yok edil­me­si­dir. Bu sü­reç­te eği­tim, kül­tür ve sa­na­tın­da ka­yıp­la­rıy­la kar­şı­laş­tık. Bu ka­yıp­la­rı sa­de­ce gör­mez­ler gör­me­di­ler(!)
La­ik­lik cum­hu­ri­ye­tin omur­ga­sı idi. Yo­baz­lar la­ik­li­ğe fü­tur­suz­ca sal­dır­dı­lar. La­ik­li­ğin anlam ve öne­mi­ni ke­mir­di­ler(!) İnanma öz­gür­lü­ğü ve inan­dı­ğı gibi ya­şa­ma is­tem­le­ri yok sa­yı­la­rak in­san­la­rın ya­şan­tı­la­rı­na mü­da­ha­le et­me­ye baş­la­dı­lar! Doğ­ru­dan mü­da­ha­le­ler­le öz­gür­lük­le­rin ala­nı­nı da­ralt­tı­lar. İnsan­lar va­tan­daş­lık­la ka­zan­dık­la­rı hak­la­rı­nı kay­bet­me­ye baş­la­dı­lar. Aynı sü­reç­te enf­las­yon yı­ğın­la­rın üs­tü­ne kara bir bulut gibi aban­dı. Fiyat ar­tış­la­rı ile gelir ar­tış­la­rı ara­sın­da­ki fark ma­ka­sı açıl­dı. Gö­re­li ola­rak yük­sel­ti­len üc­ret­le­rin satın alma gücü azal­dı. Fi­ilen ka­za­nı­lan­lar alı­şıl­mış ya­şa­mı sür­dür­me­ye yet­me­yin­ce, eğer var ise bi­ri­kim­ler, yok ise borç­lan­ma­lar dev­re­ye girdi. Bu olum­suz ge­liş­me so­nuç­la­rı iti­ba­rıy­la top­lu­mun yok­sul­laş­tı­rıl­ma­sıy­dı(!) Çünkü eko­no­mik po­li­ti­ka­la­rı dar bir grup bi­le­rek ve is­te­ye­rek uy­gu­la­dı­lar. Ör­güt­süz, ön­der­ler­den yok­sun veya proje ön­der­le­rin­de kat­kı­sıy­la; gö­rü­nür­de kamu mal­la­rı ger­çek­te ise, hak ve öz­gür­lük­ler yağ­ma­lan­dı! Or­man­la­rı­mı­zın %60’ı için ve me­ra­la­rın da %40’ı için maden arama ruh­sa­tı ve­ril­di. Bu sü­reç­te ülke kay­be­der­ken, sa­de­ce ara­cı­lar ka­zan­dı(!) Ka­mu­sal mül­ki­ye­tin elden çık­ma­sı, pay­daş­la­rın söz ve yö­ne­ti­me ka­tı­lım hak­la­rı­nı yok etti. Aynı sü­reç­te ye­tiş­miş va­tan­daş­la­rı­mız; dok­tor­lar, mü­hen­dis­ler ve aka­de­mis­yen­ler ül­ke­yi terk etti ki, en büyük kay­bı­mız­dır. Ülke ya­ban­cı­la­ra sa­tı­lır­ken, ülke va­tan­daş­lı­ğı­nın de­ğe­ri de ucuz­la­tıl­dı. Yı­ğın­lar kay­be­der­ken, bir avuç insan kor­kunç var­lık sa­hi­bi ola­rak güç ka­zan­dı. Ne yazık ki, ka­zan­dık­la­rı­nın büyük bö­lü­mü­nü ken­di­le­rin­ce gü­ven­li gör­dük­le­ri de­mok­ra­tik ül­ke­le­re ka­çır­dı­lar. Ge­liş­miş de­di­ği­miz ül­ke­ler hır­sız­la­rı çal­dık­la­rı ile kabul et­mek­te bir sa­kın­ca gör­me­di­ler(!)
Kı­sa­ca vur­gu­la­ma­ya ça­lış­tı­ğı­mız bu sü­reç­te yurt­taş­la­rı­mız çok şey kay­bet­ti. Hak, hukuk, ada­let ile; eği­tim, sağ­lık, gü­ven­lik gü­ven­ce­le­ri ka­yıp­lar ara­sın­da yer aldı. Kut­san­mış­lar dı­şın­da ka­lan­la­rın yaşam gü­ven­ce­si gibi ge­le­cek­le il­gi­li bek­len­ti­le­ri ve düş­le­ri de ka­yıp­lar ara­sı­na girdi!...