
Kıtlık
“Kıt” sözcüğü, bedel ödenen mallar için kullanılır. Bedel ödenmeyen mallar için kıtlık söz konusu değildir. Eskiden bedel ödenmeyen mallar dendiğinde hava ve su örneği verilirdi. Şimdi sadece hava için bedel ödemiyoruz(!) Bir “eskiden” daha anımsayalım: “Kendi kendine yetebilen ülke” dendiğinde, ülkemizle gurur duyardık. Peki, bu ülkeye ne oldu?
1-Mevcut kaynaklar, akılcı kullanılmıyor.
2-Üretime ilişkin gerekli planlamalar yapılmıyor. Devlet Planlama Teşkilatı kapatıldı(!)
3-Kendi gücümüzle üretebileceğimiz mal ve hizmetler ülkemizde üretilmiyor. Hıfzıssıhhanın ürettiği aşılar, tarımsal ilaçlar, gübre ve tohum.
4-Üretmek, ülke potansiyelini kullanmaktır. İstihdamı sağlayarak gelir dağılımını düzenler, sosyal refahın artmasına hizmet eder. Döviz ihtiyacını ve dolayısıyla cari açığı ve dışa bağımlılığı azaltır.
5-Aracı azınlığın kazanması yerine, üreten çoğunluğun kazanmasını sağlar.
6- Ülke kaynaklarını ülke yararına kullanmak bir demokratik tercihtir ve yönetime katılıma olanaklar sunar.
7-Kurtuluş Savaşı sonrasında bu ülke, sadece tarım ürünleri ile 15 yılda 48 fabrika kurmayı başararak cumhuriyeti taçlandırmıştır. Yeniden aynı başarıyı sağlamanın önündeki engeller kaldırıldığında, bu ülke yine kendi kendine yetebilme başarısını gösterebilir.
8-Demokrasi, hukukun üstünlüğü, adalet ve adil paylaşım, kıtlık sorununu gündemden çıkaracaktır.
Kıtlık, yaşamı sürdürebilmek için gerek duyulan şeylerin yetersiz (az) veya pahalı olmasıdır. Sınırlı kaynaklarla sınırsız istekleri karşılama bilimi olan ekonomi, bu sorunu çözmeye çalışır. Mevcut kaynaklar sadece ihtiyaçların bir kısmını karşılamaya yetmektedir. İhtiyaçlarını sorunsuz olarak karşılayabilecek olanlar, maddi gücü olanlardır. Sözün özü şu; parası olanlar için kıtlıktan söz edilemez.
Yaşamsal ihtiyaçların karşılanması konusunda, toplum genelinin dikkate alınması ve değerlendirilmesi gerekir. Bu noktada gelir dağılımı gündeme gelir. Adaletsiz gelir dağılımı, ihtiyaçların karşılanmasında belirleyici olur. Asgari ücret genel ücret gibi algılanıp uygulanıyor ise; alınan ücret, açlık ve yoksulluk sınırının altında ise, kaçınılmaz olarak bir kıtlık var demektir. Milyonlarca işsiz ve iş bulma umudunu yitirenler var ise, kıtlık kaçınılmazdır.
Aslında kıtlık, yaşamsal gerekliliği olan malların alınabilmesi ile ilgilidir. Bedeli olan değerler üretildiği sürece, kıtlık söz konusu değildir. Dolayısıyla kıtlık para ile ilgili bir olaydır. Parası olan, var olan mallara ulaşmanın bir yolunu bulur. Dahası, parası olanların bir kısmı; kıtlık dönemlerinden de karlı çıkmanın bir yolunu bulurlar. Bunun için ihtiyaç sahipleri, sorunlarını çözme temelinde bir araya gelmenin bir yolunu bulmalıdırlar. Bunun için en kısa yol, ilkeli ve demokratik birlikteliklerdir. Farklılıklar, genellikle doğal olan kaçınılmazlıklardır. Burada önemli olan, benzerlikler dayanışması ile ortak ve yaşamsal talepleri; bıkmadan, usanmadan, korkmadan ve sakınmadan dilendirmektir.