Türkçe’si yetenek olan, Arapça’dan Türkçe’mize giren kabiliyet kelimesinin sözlük anlamı: “Kabul edilebilir olma, bir şeyi kazanabilir ve yapabilir olma; canlının yapısında bulunan ve doğuştan var olan herhangi bir duruma uyabilme, dayanabilme gücü; bir kimsenin, irsiyete bağlı olarak yeni şeyler öğrenebilme sınırı, anlama, kavrama seviyesi.”olarak geçer.
Yetenek insanlara doğuştan verilen bir melekedir; sonradan çalışarak elde edilecek bir mefhum değildir. Francis Bacon : “İnsanların yetenekleri kendiliğinden ortaya çıkan bitkilere benzer, okumakla budanmaları gerekir.”demiştir.
İnsanlardaki yetenekler çocukluk çağında kendini belli eder. Kimisi müzikte, kimisi resimde, kimisi sporda, kimisi matematikte yetenekli olabilir. Bu durumda çocuklarımızı idealimizdeki meslek grubuna değil, kabiliyetini gösterdiği dalda eğitim ve öğretim yapmasına yöneltmemiz gerekir. Bununla ilgili olarak çağlar öncesi Platon : “Çocuklara babalarının yeteneklerine göre değil, kendi yeteneklerine göre meslek bulmak gerekir.” diyerek günümüze ışık tutmuştur.
Kabiliyetlerine göre yönlendirilmediği için nice insanlar Anadolu’da heba olup gitmiştir. Öyle insanlar bilirim ki; elinden tutulmuş olsaydı Türkiye ve Dünya çapında ressam, futbolcu, koşucu, yüzücü olacak yetenekte idiler.
Nazilli Lisesinde öğrenci olduğumuz yıllarda bir doktorun kızı Beden Eğitimi dersinden muaf sayılır. Beden Eğitimi Öğretmeni Keramettin Büyükçoban’ın dikkatini çeken öğrenci atletik yapıdadır. Kum havuzunda deneme mahiyetinde bir uzun atlama yaptırır. Raporlu kız herkesten uzun atlayınca, hoca kızın babasıyla konuşur. Öğrenci Beden Eğitimi derslerine tekrar girer; neticede atletizm dalında Türkiye ve Balkanlarda dereceye girer Beden Eğitimi dersinden raporlu kız. Bu meyanda J.J.Rousseau’nun : “ Yetenek yükselmek içindir, alçalmak için değil.” sözü ne kadar da doğrudur.
Şiire yeteneği olan kişinin müzik eğitimi alması başarısızlıkla sonuçlanır. Kişi yeteneklerine göre eğitim alır, o dalda uğraş verirse zirveye çıkması ihtimal dahilindedir. Ressam resmini yapmalı, şair şiirini yazmalı, duvarcı duvarını örmeli, terzi dikişini dikmeli, yani her meslek, ehil ellerde olmalıdır.
Kişinin fıtratında yetenek yoksa, ne kadar uğraşırsan uğraş, sıradan bir kişinin ressam, müzisyen, şair, heykeltıraş, olması için çalışması abesle iştigaldir. Bununla ilgili olarak bir Alman Atasözünde : “ Şair doğulur, hatip olunur.” denilmektedir.
Bugüne kadar Türkiye Cumhuriyeti’nin okullarında çocukların yeteneklerine göre değil, kendilerinin veya ebeveynlerinin istekleri doğrultusunda eğitim verildiğinden, hem Türkiye’nin ihtiyaçları, hem de çocukların istekleri göz ardı edilmiştir. Netice itibariyle işsizler ordusuna her yıl on binlerce Üniversite mezunu katılmaktadır. Türkiye’nin ihtiyacı ve çocukların yeteneklerine göre yapılanacak olan bir eğitim sistemi ile Türkiye dünyadaki hak ettiği yeri alacaktır.
Satırlarıma Henry Ford’un şu güzel sözüyle son veriyorum.
“ Ortaya konulmayan yetenek, gömülü ve yeri bilinmeyen defineden farksızdır.”
------------------------------------------------------------------------------------------------
ŞİİR KÖŞESİ
------------------------------------------------------------------------------------------------
DÜRÜSTLÜKTEN ŞAŞM A HİÇ
Asla birlikte olma, el malını çalanla
Her zaman kendini bil, haddini de aşma hiç
Varamazsın hedefe dolanla ve yalanla
Yaşadığın müddetçe dürüstlükten şaşma hiç.
Allah’ını zikreder öten kuşlar, dereler
Yüce Rabbim yaratmış kullar için nimetler
Dürüst olan kişiyi Allah da, kul da sever
Yaşadığın müddetçe dürüstlükten şaşma hiç.
Mucizeler gizlidir damarda akan kanda
Misafirdir insanlar iki kapılı handa
Mükâfatını verir Allah iki cihanda
Yaşadığın müddetçe dürüstlükten şaşma hiç.
Allah’a olan borcu, ibadetle ödersin
Hem hayrı, hem de şerri sen kendine edersin
Kötü olursan eğer unutulur gidersin
Yaşadığın müddetçe dürüstlükten şaşma hiç.
Kadın, erkek ayırmış; saçlarını taratmış
İlmi bizden gizlemiş, kullarını aratmış
Yüce Yaratan seni kul olarak yaratmış
Yaşadığın müddetçe dürüstlükten şaşma hiç.
Albeni AKÇAY - NAZİLLİ
--------------------------------------------------------------
YARATILIŞ
Kâinat, ne de güzel kurulmuş
Herşey yerli-yerine konulmuş
Akıllar, bu âhenge vurulmuş
Ne güzel yaratmışsın ALLAH’ım…
Küçük zerrende, büyük kürrende
Düzen intizam var, her birinde
Mâna yüklü mâhi, en derinde
Ne güzel yaratmışsın ALLAH’ım…
Şaştım bu işe, aklım ermiyor
Terazim, bu sikleti çekmiyor
Zamandan, saliseler sekmiyor
Ne güzel yaratmışsın ALLAH’ım…
Menfîlik yoktur, her şey olumlu
Âzâlar birbiriyle uyumlu
İfrattan uzak, her şey ılımlı
Ne güzel yaratmışsın ALLAH’ım…
Fıtrattadır, sanatın incesi
Mevcuttur onda, evren şifresi
Ne sırlar saklar, tek bir hücresi
Ne güzel yaratmışsın ALLAH’ım…
Âleme, ibretle bakıyorum
Baktıkça, kafaya takıyorum
SANA, sana doğru akıyorum
Ne güzel yaratmışsın ALLAH’ım…
Mehmet IŞILAK - AYDIN
------------------------------------------------
KALBİMDEKİ SEN
Sen bende, ben sende aşkı bulsak da
Ruhuma işledin sen desen desen
Unutmak kolay mı ayrı olsak da?
Aklımda sen varsın kalbimdeki sen.
Benimle ağlayıp benimle gülsen
Nasıl sevdiğimi bir bilebilsen
Ebediyen bana bir gelebilsen
Aklımda sen varsın kalbimdeki sen.
Haram lokmalarla karın doyurma
Tüm rüyalarımı sen hayra yorma
Ne geçiyor diye aklından sorma
Aklımda sen varsın kalbimdeki sen.
Okuduğum tarih, coğrafya, fensin
Acıyı, kederi ruhumuz yensin
Yıllardır içimde büyüyen sensin
Aklımda sen varsın kalbimdeki sen.
Üzerime kötü hayaller kurma
Öksüz Aşığım ben kaldırıp vurma
Biri mi var diye yoklayıp durma
Aklımda sen varsın kalbimdeki sen.
Şükrü ÖKSÜZ
--------------------------------------------------
ELEĞİMİ ASTIM BEN
Altmışbeş, yetmiş derken; yaşım olmuş yetmiş üç
Unu eledim artık, eleğimi astım ben
Ömrüm sona yaklaştı; bende bitti takat, güç
Sene; iki bin sekiz; yetmiş üçe bastım ben.
Kale Tavas’ta doğdum, yıl; dokuz yüz otuz beş
Hayatımın tamamı, muamma ve keşmekeş
Attıklarım yek geldi, atamadım hiç düşeş
Yalan dolan bilmeyen herkesle de dostum ben.
Kalmadı gençliğimin bende hiç alacağı
Cezamın belli değil dünyada kalacağı
Korkum günahlarımın Ukbâ’da bulacağı
Ayakta su içmedim, içsem bile kustum ben.
Dostlarım yaşantımı abartılı bulmasın
Halimden anlayanın yüzü gözü solmasın
Dilerim ahbaplarım benim gibi olmasın
Çekiştirenler oldu, renk vermedim, sustum ben.
Davazlı’nın olmuştur büyük, küçük bir derdi
Saklayıp gizleyemem, bu derdi Allah verdi
Benim havai gönlüm hep uçarı, hep şerdi
Unu eledim artık, eleğimi astım ben.
Davazlı Süleyman İNCEDAL
----------------------------------------------
İHTİRAS DAKİKALARI
Gözlerin alıp götürüyor
Hayallere beni…
Bazen… Seninle el, ele
Deniz kenarında yürüyorum
Bazen bir ağaç altında
Romantik dakikalar yaşıyorum
Bazen her şeye inat…
İhtirasla sevişiyor
Bedenim seninle
Dedim ya…
Gözlerin alıp götürüyor
Senin gittiğin yere…!
Bülent NİZAM – DİDİM
----------------------------------------
GELECEKSİN
Düşünce içine amansız bir sevda
Özlemler seni de saracak mutlaka
Elbet yüreğine dar gelecek dünya
Sabrına kurşunlar sıkıp geleceksin.
Hasret çöle dönüp baharın vuracak
Yalnızlık çığ olup tenini saracak
Gururun dağ gibi karşında duracak
Engelleri bir bir yıkıp geleceksin.
Kırılacak bir gün gurbetin çemberi
Göreceğiz biz de aydınlık günleri
Maziye gömerek karanlık dünleri
Sınırları söküp söküp geleceksin.
Bolat ÜNSAL – ANTALYA