GELİN BU DAYANIŞMANIN ADINI KOYALIM.

Doğu illerimizdeki korkunç ve acımasız deprem evleri, yapıları yıktı geçti.
İnsanlar öldü.
Ocaklar dağıldı.
Çocuklar yoksul, yetişkinler eşlerini yitirdi.
Ancak…
Olağanüstü, olağanın çok çok üstünde müthiş bir dayanışma örneği sergiledi insanlarımız.
Tüyler ürpertici, göz yaşartıcı bir yardımlaşma, destek olma, omuz verme özverisi tüm içtenliği ile gündemin ortasına yerleşti.
İşte budur millet olma…
Eğer siz millet olabiliyorsanız, bu olgunun sözcükteki adı milliyetçiliktir.
Ümmete karşı millet…
Irkçılığa [faşizme] karşı millet!..
Milliyetçilik, içte bu dayanışma özverisi; dışta ulusu oluşturan bireyleri her türlü dış saldırıya karşı koruma bilincidir.
Günümüzün aydını milliyetçilik kavramını koruma altına almalıdır.
Onu ümmete karşı ve faşizme karşı korumalıdır.
Bu iki çağ dışı [insanlık dışı] kavramlardan önce özenle ayırt etmeli, sonra bilinci ile savunmalıdır.
Milliyetçilik, tarihi süreç içinde devrimlerle oluşan bir basamaktır.
Bu basamağın ardından önümüze çıkacak olan yükseklik, içinde bulunduğumuz sosyal-siyasal ve ekonomik dinamiklerin çarpışması sonucunda oluşacaktır.
Feodalizm, milli devlet olgusu, ümmetten ulusa yöneliş… Ve sonrası!
İşte mesele, o “sonra”nın içeriğini bulup buluşturmak, sorgulayıp üretmek, yani o kendiliğinden [miş] gibi gelişerek önümüzden geçen geleceğin dünyasına [yani toplumuna, yani insanına] omuz vermek, katkı sunmaktır…
Yan tesirlerinden arındırılmış bir milliyetçilik, insanlarımızın vatan-millet-sakarya edebiyatı ve mehter marşı duygusallığı ile istismar edilmesini önleyecek etkili bir panzehirdir. 
Hepimizin başı sağ olsun.
http://www.soruyusormak.com