“Uğurun hayır ola, yaşın uzun ola, yolun açık ola, saltanatına mağrur olma padişahım, senden büyük Allah var”
( Osmanlı Devleti zamanında, Cuma selamlığında padişahı bekleyen alkışçıların –şakşakçıların- tekerlemesi)
***
Gazeteciler, Cuma günleri Cumhurbaşkanı’nın hangi camiye gideceğini takip ediyorlar...
Cumhurbaşkanı da her defasında bir başka camiye gidiyor...
Halkımız da Cumhurbaşkanı’nın hangi camiye gittiğini merak ediyor... Hangi camiye gitmişse oraya doğru yönleniyorlar... Cuma günleri trafik bir başka oluyor o bölgelerde…
Televizyoncular da haber yapabilmek için cami kapılarında nöbet tutuyorlar...
Artık haber programlarının bir klasiği oldu... Cumhurbaşkanının ve Bakanların hangi camide namaz kıldıklarını televizyonlardan öğrenir olduk...
Dinsel vecibeleri yerine getirmek kişisel bir olaydır ve haber değeri yoktur... Üstelik bunun haber yapılması dinsel yönden de doğru olmasa gerek...
Bu anlayışlar, bizi yavaş yavaş Osmanlı Padişahlarının “Cuma Selâmlığına doğru götürüyor... Benzerliğe de dikkatinizi çekiyorum... İsterseniz
“Cuma Selâmlığı”na doğru tarihsel bir gezi yapalım...
***
Osmanlı Devleti Padişahlarının, her hafta Cuma Günleri değişik büyük camilere gidiş gelişlerinde yapılan etkinliklerin tümüne Cuma Selamlığı deniliyor... Hangi camiye gidileceği son ana kadar saklanıyor... Padişahı takip eden erkân, uygun bir yerde toplanıp, padişahın hangi camiye yönleneceğine göre hareket ediyor... Bu durum özellikle de Yavuz Sultan Selim’in halife olmasıyla daha önem kazandı... Padişahlar, 2. Abdülhamit’e kadar Cuma selamlığına atla katılıyorlardı... Cuma Selamlılığına, askeri, mülki, ilmiye sınıfı da katılıyor... Bu esnada oraya gelen veya orada bulan alkışçı – şakşakçı- grup yazımın başında belirttiğim tekerlemeyi söylüyorlardı...
***
Din ve ibadet kişiye özgüdür... İbadet gösteriş için yapılmaz. Hele bu bir de siyasi gösteriye dönüştürülüyorsa, asıl tehlike o zaman başlıyor... Siyasilerin, bir koruma ordusuyla ve arkalarında da basın mensuplarını sürükleyerek, şehirlerin trafiklerini altüst etmeleri hem dinsel hem de toplumsal düzenimiz açısından doğru olmasa gerek...
Cumhurbaşkanı eskiden genellikle açıklamalarını cami çıkışında yapardı. Artık caminin içinde yapıldığını “Sezen Aksu'ya yönelik, “Hz. Âdem efendimize kimsenin dili uzanamaz; o dilleri yer geldiğinde koparmak bizim görevimizdir” sözleriyle gördük.
Camiler, siyasi söylemlerin, tehditlerin, hesaplaşmaların yapıldığı yer olmamalı elbette… Tüm bunlar tarafsız olacağına dair yemin eden Cumhurbaşkanı tarafından yapılıyorsa durum daha sıkıntılı oluyor…
Osmanlı Cuma Selamlığı’nın günümüzde de devam ettiğini söylemek abartı olmaz diye düşünüyorum...
Ne de olsa Yeni Osmanlı söylemleri seslendiriliyor ya...
Padişahımız mı eksik diyorsunuz...
Eh... ne diyelim yorum sizin...