12 Eylül askeri darbesi nasıl bu ülkenin kara tarihi ise 20 Temmuz sivil darbesi de farklı değildir. O dönem TÖB-DER’i kapatan, eğitimcileri cezaevlerine atan zihniyetin bugünkü tezahürü KHK’larla okullardan uzaklaştırılan akademisyenlerdir diyen CHP’li Süleyman Bülbül, açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“42 sene önce bugün faşist bir darbe ile demokrasi ve insan hakları büyük bir yıkıma uğramıştır. 12 Eylül 1980 ve sonrasında kurulan askeri cunta ile temel hak ve özgürlükleri gasp edilmiş; aydın ve demokratlar büyük bir saldırı ile karşı karşıya kalmıştır.
Sadece 12 Eylül döneminde;
517 kişiye idam cezası verilmiş, 50 kişi idam edilmiştir.
388 bin kişiye pasaport verilmemiş, 30 bin kişi işten atılmıştır.
14 bin kişi vatandaşlıktan çıkarılmıştır.
30 bin kişi siyasi mülteci olarak yurtdışına gitmiştir.
300 kişi kuşkulu bir şekilde ölmüş, 171 kişinin işkenceden öldüğü belgelenmiştir.
23 bin 677 derneğin faaliyeti durdurulmuştur.
3 bin 854 öğretmen, üniversitede görevli 120 öğretim üyesi ve 47 hâkimin işine son verilmiştir.
Gazetecilere 3 bin 315 yıl 6 ay hapis cezası verilmiş, 31 gazeteci cezaevine girmiştir.
12 Eylül darbecilerinin zihniyeti, bugün AKP iktidarı tarafından da devam ettirilmektedir. En temel hak olan yaşam hakkı başta olmak üzere, ifade özgürlüğü, adil yargılanma hakkı gibi temel Anayasal ilkeler hiçe sayılmakta bağımsız yargı katledilmiştir. Hukuk iktidarın elinde demokrasi kılıcı gibi yurttaşların üstünde tutulmakta, bir tehdit aracı olarak kullanılmaktadır. 12 Eylül askeri darbesi nasıl bu ülkenin kara tarihi ise 20 Temmuz sivil darbesi de farklı değildir. O dönem TÖB-DER’i kapatan, eğitimcileri cezaevlerine atan zihniyetin bugünkü tezahürü KHK’larla okullardan uzaklaştırılan akademisyenlerdir.
Kısaca darbeci zihniyet bugün hala varlığını sürdürmektedir.
Adalet, demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları ile bunlar ise kuvvetler ayrılığı ilkesinin uygulanmasıyla hayata geçirilebilir. Hukukun üstünlüğü ancak ve ancak tek adam rejiminden vazgeçilerek sağlanabilir. Denetlenebilir, hesap verilebilir, şeffaf bir sistem, demokratik parlamenter rejim ile mümkündür. Bunun çözümü ise sandıktır.
İnsan hakları ve özgürlükleri temelinde daha güçlü bir hukuk sistemi ve eşitlikçi demokrasi olduğunun bilinci ile işçinin, emekçinin, yoksulun, ezilenin haklarını korumaya, eşit ve özgür bir yaşam için mücadele etmeye devam edeceğiz.
Hukuksuzluğun ve zulmün baş gösterdiği 12 Eylül 1980 askeri darbesi ve tüm darbeleri, bunları yaratan zihniyetleri kınıyor ve lanetliyoruz.”