Babalar ve Çocuklar

"Kalem yazma aracı olmaktan çok düşünme aracıdır."

Bugün, hemen hemen babaların birçoğu, çocuklarından yakınırlar. Konuşmalarından tutun da, giyinişlerine varıncaya değin onların her türlü davranışlarını sert bir tenkit süzgecinden geçirirler. Ölçüleri de kendi çocukluklarıdır. İsterler ki çocukları, kendilerinin minyatür bir örneği olsun.

Çocuklarından yakınan babalar, kendi çocukluklarını unutmuş gibidirler. Bilmezler ki, bir zamanlar kendi babaları da aynı şekilde onlardan yakınmışlardı. Tıpkı kendilerinin şimdi yaptıkları gibi, babaları onlara: “Biz çocukken böyle miydik? Sinema nedir bilmez, maçı tanımaz, büyüklerimizin sözlerinden dışarı çıkmazdık. Ya şimdikiler? Nerdeee,” demişlerdi, ama bunları bilen, hatırlayan mı var?

Geçmişi tozpembe, eksiksiz ve kusursuz gösterme, sanki insanoğlunun yaradılışında gizlidir. Her kuşak kendinden bir sonrakini beğenmez. Fakat kendi zamanını göklere çıkarır. Bu evrensel gerçek böylece sürüp gider. Babaların bu tutumu hayatın gidişine karşıttır. Çünkü hayat hızla değişiyor. Bu değişme, ister istemez dilde, düşünüşte, zevkte ve giyinişte, kısaca her alanda kendini gösterecektir. Daha açıkçası, babalarla çocuklar arasında düşünüş ve davranış yönünden bir farklılık olacaktır. Bu doğaldır. Eğer yoksa toplum yerinde sayıyor, ilerlemiyor demektir. Bu doğal gerçeği anlamayan babalar, çocuklarına günlük hayatı zehir ederler. Onları her yerde, hemen her durumda, yerer, azarlar, paylarlar.

BÖYLE BİR ORTAMDA YETİŞEN ÇOCUKLAR, MUTSUZDUR. AİLE HAYATINA KARŞI ONDA BİR SOĞUMA BAŞLAR. BABASINI SEVMEZ, ONA KARŞI İÇİ ÖFKE İLE DOLUDUR. ZAMAN ZAMAN BU ÖFKENİN TAŞTIĞI DA OLUR; BÖYLECE AİLEDE HUZURSUZLUK İYİDEN İYİYE ARTAR. BABA, KENDİ OTORİTESİNİ, ÇOCUK DA KİŞİLİĞİNİ KORUMA GÜDÜSÜYLE İYİCE SERTLEŞİRLER.

Çocukluğu böyle bir hava içerisinde geçen biriniz yarın baba olduğu zaman aynı davranışlarda bulunabileceğini söylemek, gerçeğe aykırı olmaz herhalde. Bu yönden babaların temel sorumluluklarından biri, çocukluğa hak tanımaktır. Ömrün bu renkli bölümünü eğitsel değeri olmayan baskılarla soldurmak, haksızlıktır. Onun için çocukları tanıma ve onların farklı davranışlarını hayatın değişimine bağlama gerekir…”