Yiyin efendiler yiyin aksırana kadar
- 26 Kasım 2018 Pazartesi
Memleketin kar mı zarar mı ettiğini nereden anlarsınız?
Aslında bu soruyu çarşıda pazarda halka sormak lazım. Bakalım kaç kişi cevap
verecek. Ben inanmıyorum çoğunluğun doğru cevap vereceğini. Bu işte yine
yanlışlar gırla gidecek.
Bir zamanlar televizyon muhabirinin sokakta nabız tuttuğu
dönem aklıma geldi. Ne kadar çok güldüğümü ve hayretler içinde kaldığımı anlatamam.
Neredeyse çoğu kişi, sorulduğunda bu ülkenin ilk Cumhurbaşkanı kim derlerse
Atatürk olduğunu bilemeyecek. Gençlerde ne kültür kalmış ne de tarih bilgisi.
Coğrafya desen hiç yok. Kimya fizik gibi fenden vaz geçtim.
Millet gider aya biz gideriz yaya sözünü ta yıllar
öncesinden bilirim. Demek ki yaya gittiğimiz önceden belliydi. Boşa geçmiş
bunca seneler. Memleketin cahil cüheylanı takılmış bir delinin peşine, ondan
sonra bu deli kalkmış 15 Temmuz’da kendi insanına silah çekerek, memleketi ele
geçirmeye çalışmış. Bunları söylediğimiz kim bilir kaç sene, kim bilir kaç yazı
oldu yazalı. Dilimizde tüy bitti anlata anlata. Değil anlaması bin fırın ekmek
yese yine anlamaz. Çünkü okumuyor.
Henüz daha yeni oldu, unutulduğunu sanmıyorum. 15 Temmuz
aptalca girişimin ardından vatandaş elindeki doları bozdurmak için kuyruğa
gitmişti. Sanki dersin herif dolar milyarderi. Kasım kasım kasılıyor evindeki
ve cüzdanındaki yüz dolarla. Bahsetmiştim o zamanlar, adamın lokantası var
şehrin bir caddesinde, yüz dolarını bozdurup da bana makbuzunu gösteren her
kişiye bedava yemek yedireceğini söylemişti. Bereket ki, yüz kişi gelerek
doları bozdurduk hani yemek demedi. Deseydi şimdi o lokanta iflas etmiş ve
kapanmıştı. Yazık olacaktı haspama.
Halbuki az buçuk okumuş olsa, anlayacak bizim her şeyimizin
alımı, satımı, mal girişi, çıkışının dolar üzerinden sağlandığını. Eh şimdi bak
bakalım o takvim ile şimdiki arasında ne fark var. Bunu okursan anlarsın
aradaki farkı. Göreceksin o tarih ile bu tarih arasında hiçbir şeyin değişmediğini.
Çünkü o zamanda da bu ülkenin carisini dolar belirliyordu, şimdi de o
belirliyor.
Ne zaman ki biz kalkıp kendi fabrikalarımızı açarsak,
yenilerini geliştirirsek, üretimimizi kendimiz yaparsak, belki bu işten
kurtuluruz. Bu gün Güney sınırlarımızın korunması için yaptığımız ve atılan her
mühimmatın büyük bölümü dışarıdan para vererek alıyoruz. Biz bu işimizi
kendimiz yani güvenlik sanayimizi yapmazsak, ileride kimden alırız orası
meçhul. Öyle bir durum umarım yaşanmaz. Yaşanırsa elimiz kolumuz aynı iletişimin
yabancının eline geçtiği, limanlarımızın yabancılar tarafından işletildiğini
hatırlarsak, başımızın derde gireceğini de aklımıza getirmek gerekir.
Devletin verileri ne diyor bakınız. Merkez bankası diyor ki,
2017 yılı itibariyle, dış borcumuzun bedeli, doların kur artışıyla eş değer
olarak iki kat arttığından, borcumuz ikiye katlanmıştır. Yani cari açığımızı
hangi yama kapatır bilemem. Bunu ben demiyorum. Ben demiş olsam zaten hemen
adli soruşturma hazırdı. Benim zaten ne derdime. Benim dolarım yok ki derdim
olsun. Derdi olan dolarlansın veya doları olan dertlensin. Hangisi işinize
geliyorsa. Fakat unutmayın ki, bunun acısı yine vatandaşın sırtından çıkıyor.
Vergilerdeki artışlar, trafik cezaları, trafik cezalarının toplanması için
yapılan tuzaklar, yok ve köprü geçişleri, işte bizim dışa bağımlılığımızın ve o
artışların göstergesi. Yoksa başka devletler size para verip ABD dolarından
kurtulun. Biz sizi çok seviyoruz diyecek değiller haspam.