Nereden nereye - 5
- 09 Temmuz 2019 Salı
7) Üretimin, Tasarrufun,Yerli Malı Kullanmanın teşvik edilmesiÖzel sektörü geliştirmek, üretimi artırmak amacıyla 1927 yılında Sanayii Teşvik Kanunu çıkarıldı. Özel sektörce üretilen mal değeri 1927 yılında 15 milyon lira iken 1932 yılında 10 kat artarak 154 milyon liraya çıktı.(13) Atatürk'e göre, enflasyona gitmeden yatırımların hızlandırılabilmesi için, halkın tasarrufa yöneltilmesi ve halk tasarruflarının büyük yatırımları gerçekleştirebilmek için birleştirilmesini sağlayan bir malî yapının kurulması gereklidir. Bu amaçla 18.Aralık 1929’da Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyeti kurularak tasarruf teşvik edildi.4 Nisan.1929’dan itibaren “Yerli Mallar” 13.aralık.1930’dan itibaren “Milli İktisat ve Tasarruf” Haftaları kutlanmaya başladı.Tüm bu çabaların sonucu, ihracat arttı ithalat dizginlendi.8) Tarımda halka öncülük, tarımsal üretimi geliştirici tedbirler“Türkiye'nin gerçek efendisi, hakiki üretici olan köylüdür. O halde herkesten daha çok refah, saadet ve servete müstehak olan köylüdür.. Binaenaleyh, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetinin iktisadi siyaseti aslî gayeyi gözetir.1 Mart 1922” özdeyişi Atatürk’ün tarım politikasının özetidir.Türkiye'nin tarım alanındaki temel sorunu toprak kıtlığı değil, sürekli savaşlar ve azalan nüfus nedeniyle daha da şiddetlenen emek kıtlığıydı. Birinci Dünya Savaşı sırasında bu durum öylesine ciddi boyutlara ulaşmıştı ki; hükümet, ucuz emek sağlamak ve hayatî tarım üretimini sürdürebilmek için angaryaya başvurmak zorunda kalmıştı. 1923 yılına gelindiğinde yeni devletin sınırları içindeki nüfus ve onunla birlikte ülkenin üretim kapasitesi yüzde 20 oranında azalmıştı.(14) Atatürk "memleketimizin genişliğine nispetle nüfusumuz az olduğundan ziraat hususunda makine ve fenni aletler kullanmaya diğer memleketlerden daha ziyade bir mecburiyet vardır" diyordu. Bilimsel tarımın üstünlüğünü köylüye göstermek için Devlet Üretme Çiftlikleri kuruldu. Atatürk, Atatürk Orman Çiftliği’ni bizzat kurdu ve yakından ilgilendi.1927 yılında 210.794 olan pulluk sayısı 1936’da 410.365’e çıkarıldı. Tarım Kredileri de 1923 den 1938’e kadar, 8 milyon liradan 41 milyon liraya yükseltildi.1930 yılında tahıl ve un ithalatının yasaklanmasıyla , 5.3 milyon ton olan tahıl üretimi 1938 yılında 8.4 milyon tona, endüstri bitkileri üretimi de 351.000 tondan 704.000 tona çıkarıldı(15)Aşarın ve iltizamın kaldırılması, Zirai Kredi Kooperatiflerinin kurulması da tarımın geliştirilmesi için atılmış önemli adımlardır.Tüm bunların sonucunda, 1923 yılından 1938 yılına, besin maddelerinin toplam ithalat içindeki payı .8’den, % 2.8’e gerilemiştir (16)Bir tarım ülkesi olan Türkiye, Atatürk’ten sonra sürdürülen yanlış politikalar nedeniyle, buğdaydan muza, tütünden büyük ve küçük baş hayvana tüm tarımsal ürünleri ithal eder duruma getirilmiştir. Türkiye bugün, on binlerce ziraat mühendisi işsiz olmasına karşın, tarım alanının çok büyük bir bölümünü değerlendirememek gibi bir garabetin içindedir.9) Tüm bunların sonucunda hızlı büyümeTüm bu çalışmaların sonunda, bu dönemde hızlı bir büyüme yaşanmıştır.Cumhuriyet tarihinde dönemler itibariyle yıllık ekonomik büyüme :1923-1938 yıllarında %8,1939-1950 yıllarında %1,1950-1990 yıllarında %5,1990-2002 yıllarında %2.Olarak gerçekleşmiştir.(17)Bu büyümenin, yazımızın girişinde belirtilen o yılların çok olumsuz şartlarında gerçekleştiği, daha sonraki yıllarda çok olumlu şartlara rağmen o büyüme hızının yanına bile yaklaşılamadığı dikkate alındığında Atatürk döneminde gerçekleştirilen ve aşağıdaki tabloda özetlenen ekonomik gelişmeyi “mucize” dışında bir kelime ile tanımlamanın mümkün olmadığı sonucuna varılır.Ekonomik Başarıyı Getiren Temel Ekonomik PolitikalarBu dönemdeki ekonomik başarıların temelinde, liderin kararlılığı ve uzak görüşlüğü, yönetici kadronun ülke sevgisi, çalışkanlığı ve liderine bağlılığı yatmaktadır. Ayrıca kararlı bir şekilde izlenen ekonomik politikalar da, mucize denebilecek sonuçların alınmasına neden olmuştur.Bu politikaları iki ana başlık altında değerlendirmek mümkündür: denk bütçe ve sıkı para politikası.Atatürk bütçe dengesi üzerinde çok titizlikle durmuştur. Bu konuya çok önem vermesinin temel nedeni, Devlet Hazinesi'nin yurt içinde ve yurt dışında güçlü ve güvenilir olmasını zorunlu görmesidir. O'na göre, ekonomik bağımsızlığı sağlamanın başka yolu yoktur. Bu anlayışla ve Atatürk'ün yakın ilgisi ile yapılan 1924-1938 arasındaki 11 bütçenin kesin hesabı denk bağlanmış, 3'ü fazla vermiş, sadece 1'i açıkla ( Aşar vergisinin kaldırıldığı 1925 yılında ) kapanmıştır. (17)””IMF reçetelerine umut bağlandığı, AB kapılarından kovulmaktan bıkılmayacağının beyan edildiği, O’nun milliyetçiliği ile tam bağımsızlıkçı yapısı ile alay edilircesine O’nun ağzından, O’nun kemiklerini sızlatan “İlk hedefiniz AB’dır ileri” manşetlerinin atıldığı bir ortamda; milli ekonomi anlayışının kurucusu, ekonomik mucizelerin mimarı Büyük Atatürk’ü bir kez daha rahmet, minnet ve özlemle anıyor, O’nu gerçekten anlayan, milliyetçi, anti emperyalist ve tam bağımsızlıktan yana kadroların ülke yönetimine gelerek, her konuda olduğu gibi ekonomide de “milli politikaları yürütecekleri günlerin yakın olduğuna inanıyoruz””
Şimkdi iyi anlamış olmamız gerekir ki bunca yaşananlara rağmen nasıl bağımlı hale getirildiğimizi ve de BOP projesinin bir parçası haline getirildiğimizi bilme açısından…