Enflasyon işi ne olacak diye düşünmekteyim
- 22 Kasım 2018 Perşembe
Seçim sloganlarının atılmaya başlandığı günlerde, vatandaşın
çektiği çileler göz ardı edilecek mi diye düşünmüştüm. Geçmiş yıllara dayanan
tecrübelere göre düşünülürse, ağzına bir lokma çalarak daha sonra acısıyla
çıkarılacağı, yine vatandaşın cebine korku salınacağını düşündüğümü ifade etmek
isterim. Acısı çıkacak mı diye düşünürsek, evet. Devlet kasasının dengesi için
yeni zamlar ve karşılığında enflasyonun artışını kaçınılmaz olarak görüyorum.
Geçen gün, geçmiş ve gelecek hakkında düşünürken aklıma
takıldı. Takılan bu soruları kendimce yorumladım. Mesela aklıma gelen
sorulardan biri olan “enflasyon kime daha fazla uğrar” sorusu geldi aklıma.
Yaşam şartları içinde benim cebimdeki gelir miktarı, istatistik kurumunun
üzerindeyse, evet bana enflasyon denilen canavar kötülük yapamayacaktır. Benim
gelirim altı bin lira veya üzerindeyse, enflasyon zart girer zurt geçer. Hiç
umurumda bile olmaz. Buna göre enflasyon denilen canavarın bana uğraması için
gelirimin asgari ücret veya yaşam şartlarının altında bir ücret almam gerekir.
Bu ücrete tabi olan herkesin yaşanacak sıkıntıda ezilen taraf olacağını
düşünüyorum.
Enflasyon kelimesinin insana verdiği zararı ve yaşam
koşulları, kişilerin sosyal yaşamlarıyla eş değer olamaz. Burada, birinin
inançları yüksek, her gün namaz niyazda, dini görevlerini tam olarak yapıyor
diye enflasyondan uzak kalması mümkün değil. Bunun tam tersi olan da aynen diğeri gibi, enflasyon bu kişiye uğramaz
deme şansımız yoktur. Birinin benzi siyah, diğerinin beyaz demekle iş
yürümüyor. Sarışın ile esmer arasındaki renk farkı hiçbir zaman enflasyon
değerleri ile ölçülemez. Biri iktidar partisinin destekçisi, diğeri muhalefette
yer alıyor diyerek kişilerin yaşamı sabitlenemez.
Yine istatistik kurumundan alınan verilerde, enflasyon
denilen canavarın, en çok dar gelirliye yansımakta olduğu ortaya çıkıyor.
Söylenen verilerde enflasyon oranı geliri yüksek olanda % 5 görülüyorsa, dar
gelirlinin hesabına ise bu % 30 gibi verilerde yansıyacaktır. Demek ki, aradaki
fark olarak görülen miktar, o kişinin yaşam tarzında alamadığı ve enflasyona
yenik düştüğü kısmı anlatmaktadır. Bu çok basit bir anlatma tarzıdır. Her kesin
anlaması gereken bir yaklaşımdır.
İnsan ayırmadan kişilere sormak gerekir. Sen aldığın ücret
ile ne yapabiliyorsun? Sosyal yaşamında değişiklik ne kadar? Çocuklarının okul
giderleri ve kalan miktarların sana yetip yetmediği oran nedir? Et yiyebiliyor musun?
Pazar masrafların ne kadar? Yaşam tarzı seni ne kadar zorluyor? Bunları eğer
bir kişi kendini yorumlarsa, enflasyon kendine yansıyan miktarca karşısına
çıkar. Bu günün şartlarında herkesin bankaya borçlandığı gözleniyor. Banka
borçlanması illaki kredi olarak görülmemesi gerekir. Elimizde bulunan her bir
kart, bizim ne kadar sıkıntıda olduğumuzun açık örneğini oluşturuyor. Burada
önemli olan, yaşamak için gerekli olan paranın sağlanması için ne yapılması
gerekiyor onun bulunması gereklidir. Yani kişi kendi yaşamının sağlayıcısı olan
verileri kendi fikir ve düşüncesiyle çözmek zorundadır. Yoksa sıkıntı her geçen
dakika daha da zor hale gelir.